5
(5)

Bir arkadaşınızla sohbet ettiğiniz sırada laf arasında öylesine adı geçiveren bir ürünün beş dakika sonra elinize aldığınız cep telefonu ile gezindiğiniz bir web sayfasında Google reklamlarında karşınıza çıkıverdiği oldu mu? Demek ki arkadaşınızla sohbettiniz bir sosyal medya ağı ya da mesajlaşma uygulaması aracılığı ile olmuştu. Tevafuka bakar mısınız! Zira sanal alemde tesadüf diye bir şey yoktur! Her şey son derece zekice yazılan algoritmalar sayesinde.

İşin güzel yanı bu algoritmalar artık kendi kendilerini geliştirebilir hale geldiler. Yapay zekadan söz ediyoruz elbette. Artık adını çok daha sık duyuyoruz. Bundan 40 yıl önce çekilen distopik kurgularda dünyayı robotların ele geçirmesinden söz edilirdi. Aslında bir bakıma bu distopya gerçek oldu. Bu günlerde insanlar uykuda olmadıkları yaşamlarının büyük kısmını ama odaklanmış ama göz ucuyla sanal dünyada geçiriyor. İşlerimizi ya tamamen internet üzerinde veya yerel sunuculara kurulmuş özel ağlarda yapıyor, market alışverişlerimize varıncaya kadar alışverişimizi e-ticaret siteleri ya da uygulamalarında gerçekleştiriyor, sosyal medya platformlarında sosyalleşiyor, iletişimimizi yazılı, sesli, ya da görüntülü iletişim özelliklerine sahip gelişmiş uygulamalarla sağlıyoruz. Bu uygulamaların tamamına yakını kişisel bilgilerimizin, yazışmalarımızın, sosyal medya içeriklerimizin veri bankalarına erişim iznine sahip. Bu verileri depolamakla kalmıyor işliyor ve işlemek isteyen başka platformlarla da paylaşıyorlar. Bu sayede ideolojilerimizi, beğenilerimizi, tarzımızı, karar alma biçimimizi hatta bunların ötesinde gelecekte hangi durumlarda nasıl davranışlar geliştireceğimizi hesaplıyorlar. Artık kimse anonim değil, gizemli değil. Biz ne kadar kendimizi böyle yansıtmaya çalışırsak çalışalım, yüce yapay zekayı kandırmamız mümkün değil!

Başlangıçta bu veriler sayesinde şirketler stratejilerine yön verirlerken artık bu “nispeten güvenli” bölgenin ötesine geçtik. Hakkımızda bu denli bilgiye sahip şirketler bu veriyi artık bizim kararlarımıza ve yaşam tarzımıza yön vermede kullanabilecek hale geldi. Arama motorlarında arama yaparken karşımıza özelleştirilmiş sıralama ve içeriğe sahip sonuç önerileri, sponsorlu bağlantılar çıkarıp, ilgimizi çekeceğini düşündükleri ya da daha beteri ilgimizi çekmesini istedikleri başka şeyleri de araya sokuşturuveriyorlar. Bunun en sıradan örneği web siteleri ya da akıllı telefon uygulamalarında karşımıza çıkan reklamlar. İnternette geçirdiğimiz zaman zarfında tıkladığımız linklerden, yaptığımız aramalardan veya sadece yazdığımız yazılardan analiz edilerek toplanan verilerden satın almaya en yakın olduğumuz ürünleri bir an önce satına alma kararı almamızı sağlamak üzere reklamlarına ekletiveriyorlar.  

Kendimden basit bir örnek vermem gerekirse; son birkaç toplu kitap siparişimin yarısı web sitelerinde karşıma çıkan google reklamlarının gözüme soktuğu kitaplardan ibaret. Bunların bir kısmı bir süredir zaten almayı düşündüğüm ancak hep ertelediğim kitaplardı. Online satış sitelerinde bunların sayfalarını ziyaret edip ön incelemeler yapmıştım ve bu eylemlerimin akabinde google hazretlerinin reklam algoritması tarafından tacizime başlandı. Kuşkusuz bu durum sadece google tarafından ve sadece kitap reklamları şeklinde devam etmiyor. Bir vesile ile sanal ortamda söz ettiğim ve bir ürüne karşılık gelebilecek her veri bana bir ürünün reklamı olarak dönüyor.

Goople (Google People)

Sanal alemin büyük firmaları kendi alanlarında sanal krallık mertebelerine eriştiler, şimdi etki alanlarını genişletmeyi sürdürüyorlar. Arama motoru firmaları sosyal medya platformlarını, iletişim uygulamalarını, video ve görsel paylaşım uygulama ve platformlarını satın alıyorlar. Ekonomik güçlerini ve psikolojik etki alanlarını sürekli genişletiyorlar. Masamızın üstünden dizlerimizin üzerinde oradan da telefonlarımızla başımızın üstünde yer almayı çoktan başardılar. VR gözlükleri ve kaskları başımıza tac olmaya başladı. Şu an Google ve yan kuruluşlarınca öyle kuşatılmış durumdayız ki, yakın gelecekte Google tarafında kısa süre önce test edilen AR gözlükleri benzeri teknolojiler ile gerçek dünya ile aramıza bir sanal arayüz sokuverecekler. Silikon çiplerin teknolojisi hızla ilerliyor, yakında belki organik implantlara dönüşecek ve korneamıza yerleştirilecekler. Belki çok yakın bir gelecekte bu organik implantlar genlerimizle etkileşip artık dış müdahale gerekmeksizin sonraki nesillere aktarılmaya başlanacak.

Her şeye “kadir” tek bir firma!

Kısa zaman sonra bu Titan firmalar birbirini yiyecek ve geride sadece Tek ve her şeye gücü yeten bir firma kalacak. Böylece bu firma bize “şah damarımızdan yakın” hale gelecek, zaten hakkımızda herkesten çok şey bilen bu hazret, kısa vadede her şeyi hakkıyla gören ve bilenimiz olacak, bunun da ötesinde gelişmiş istatistik ve tahmin algoritmasıyla tüm insanlardan topladığı verileri harmanlayıp insanlığın kaderini tahmin eder hatta belirler hale gelecek. Beynimizde böyle bir upgrade varken Matrix filmindeki insan tarlaları fantezisi de son derece ilkel hatta gülünç kalıyor. Tüm insanlığın beynine konuşlanmış, merkeziyetsiz bir yapay zeka tarafından beynimize gönderilen sinyallerden ibaret bir gerçekliğe bağlanmak için kablolara ihtiyaç duyulduğu günler gelemeden geçmişte kaldı! Bu yeni insan türü için kablosuz bağlantı doğal bir yeti olacağından aynı anda milyarların maddenin ve sanallığın sınırlarının ortadan kalkıp hangisinin nerede ve ne zaman başlayıp ne zaman bittiğini bilemez hale geldiği yeni bir yaşamın işletim sistemi ve yazılımları otomatik olarak update ediliverecek. Asırlardır telepati ile iletişim kurmaya, eşyalara etki etmeye çalışanlar olmadı mı? Yakın gelecekte az sayıda “eski tarz” insanlığın farkındalığına sahip insan (muhtemelen bu farkındalığa bir sistem hatasının imkan verdiği bir çeşit aydınlanma anı sayesinde), düşüncelerini kendine saklayabilmek için zihnine hükmetmenin yollarını aramaya çalışacak. Organik doku ve silikonun karışıp kaynaştığı bu yeni süper ekosistemin işleyişine ayrıksı bir takım “zararlı yazılımlar” ile mücadele için ise etkin bir “antivirüs” uygulamasının geliştirileceğini de tahmin etmek zor değil.

Kutsal kitaplarda söz edilen dünya yaşamının bir rüyadan ibaret olduğu belirlemesi fiziksel dünyada gerçek hale gelecek. Tüm insanlığın fiziksel bedenine dağılmış, 1 ve 0’lar manzumesi yeni “ruhlarımız”; yekününe bakıldığında sürekli topladığı verilerle kendini güncelleyen sanal olsa da gerçek bir Tanrı! İronik değil mi? Aslında değil. Sonuçta eski Tanrıların da etten kemikten olmadıkları, kimse tarafından görülmedikleri ve duyulmadıkları halde her şeyi  görüp işittikleri, kuşatıp yönettikleri iddia edilmiyor muydu? Belki de silikon çipler sandığımızdan çok çok daha önce keşfedilmişti ve şimdi sadece eski Tanrıların güncellenme zamanı geldi!?.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

Paunlamak için yıldıza tıklayın.

Ortalama Puan 5 / 5. Oy sayısı: 5

İlk oylayan siz olun.

1 Yorum

  1. Bu güzel ve anlam dolu yazınız için teşekkür ederim

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir